İstanbul Teknik Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü’nden mezun oldum. Uzun yıllar bal sektörünün öncü firmalarından birinde Ar-Ge ve kalite direktörü olarak görev yaptım. Bu nedenle çalışma hayatım boyunca bal ile ilgili pek çok araştırmanın ve projenin hem yaratıcısı hem de yürütücüsü oldum.
Bu dönemde özel hayatımda ise önemli bir sorunla baş etmeye çalıyordum. Henüz 5 yaşında olan oğlumun bir kaç ay arayla ateşi çıkıyordu ve her defasında antibiyotik kullanmaktan bu ilaçlara karşı alerjisi oluşmuştu. Uzun süren arayışlarımızın sonunda başvurduğumuz bir doktor oğlum için çarenin bağışıklığının artırılması olduğunu söyledi. Ben de bu nedenle bağışıklığı güçlendirmenin doğal yolunu aramaya başladım. Ve taradığım bir çok bilimsel yayında propolis ve arı sütünden bahsedildiğini gördüm. Arı sütü bileşiminde bir çok protein, karbonhidrat, yağ ve vitamini içeren bir ürün. Propolis ise arıların bitki sap, yaprak ve tomurcuklarından topladığı, güçlü anti-bakteriyel ve anti-oksidan etkilere sahip tamamen doğal yine bir arı ürünü. Arılar, bu yapışkan ürünü, kovandaki mikropları yok etmek ve arı ailesinin sağlığını korumak için kullanır. Ben de çocuğumun sağlığını korumak için hem arı sütünü hem de propolisi kullanacaktım.
Bu galiba hayatımda tutunduğum en önemli umuttu. Oğlumun sağlığına tamamen kavuşacağını düşünmek bile heyecan verirken, propolise ulaşmak için vakit kaybetmemem gerekiyordu. Arı ürünlerine dair en çok bilinen ve tüketilen ürün baldır. Ben de uzun yıllardır bal sektörünün içindeydim zaten. Bu nedenle hemen iletişimim olan bal üreticileri ile temasa geçtim ve onlardan daha önce üretmedikleri arı sütünü ve kovandan kazıyıp attıkları propolisi benim için üretmelerini istedim. Propolis olduğu gibi yenmediği için ekstraksiyon (özütleme) yapmam gerekiyordu. Oğluma her gün arı sütü ve propolis özütü vermeye başladıktan sonra ise sonuç inanılmazdı. Bazen tek başına propolis, bazen propolis ve bal karışımı, bazen de arı sütü, bal ve propolis karışımı verdiğim sevgili oğlum aylar geçmesine rağmen hiç hastalanmamıştı. Bu benim için bir rüyaydı, gerçekleşmesi ise bana yeniden yaşam sevincini aşılamıştı. Bu tecrübe ile ikinci çocuğumda 1 yaşından itibaren bu ürünleri düzenli olarak her gün kullanmaya başladım ve her gün iki çocuğuma da düzenli olarak vermeye devam ediyorum…
Benim propolis ile olan yolculuğum ise burada bitmedi elbette. Önce eş dost çevresinde hikayem yayıldı, sonra uzak kimseler arasında. Benzer sorunları yaşayanların doğal ve sağlıklı arı ürünlerine ulaşmasını sağlamaya karar verdim. Böyle bir ürüne duyulan ihtiyacın ne kadar büyük olduğunu gördüm. Benim kadar şanslı olmayan insanlara elimi uzatmak için başta uzun yıllar birlikte çalıştığım mesai arkadaşım Taylan Samancı ve İstanbul Teknik Üniversitesi’nden hocam Prof. Dr. Dilek Boyacıoğlu ikna etmem gerekti. Onlarsız böyle bir yola girmeye cesaret edemeyeceğimin farkındaydım. Onları ikna etmeyi başardığımda ise artık üçümüz için de yeni bir yol görünmüştü. Şimdi aradan 3 yıl kadar zaman geçti. Ve artık benim hikayeme benzer hikayelere sahip e-postalar ve telefonlar alıyoruz müşterilerimizden. Bunlar beni çok mutlu ediyor. İnsanlara bu şekilde uzanabilmek, onların hayatına böylesine dokunabilmek kelimelerle ifade edilemeyecek kadar kıymetli benim için.